İbnu Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor: “Resülullah aleyhissâlatu vesselâm, seferden dönerken, uğradığı her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: “Lâ ilâhe iIlaIIâhu vahdehu Iâ şerike Ieh, Iehü’I-mülkü ve Iehü’I-hamdü ve hüve aIâ külli şey’in kadir. (AIIah’tan başka ilah yoktur. O tekbir, ortağı yoktur, mülk O’nundur, hamd O’nadır. O herşeye kadirdir) dönüyoruz, tövbe ediyoruz, kulluk ediyoruz, […]
İmam Mâlik’e ulaştığına göre Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman şu duayı okurdu: “Bismillah! Allah’ım! Sen seferde arkadaşım, ailemde vekilimsin. Allah’ım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır. Allah’ım, yolun meşakkatlerinden, üzüntülü dönüşten, mal ve ailede vukua gelecek kötü manzaralardan sana sığınıyorum.” Muvatta, İsti’zân 34, (2, 977).
İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: “Bir adam gelerek Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’dan bir alacağını veya bir hakkını talep etti. Bunu yaparken nezâkete uymayan bazı yakışıksız söz sarfetti. Resûlullah’ın ashabı adama dersini vermek istediler. Ama Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm müsaade etmeyip: “Bırakın! Zira alacaklı kimsenin, hakkını alıncaya kadar borçlu üzerinde söz hakkı vardır” buyurdular.”
– Büreyde el-Eslemî radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vadesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün alacağı mal kadar sadaka yazılır.”
İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Üzerinde bir dinar veya bir dirhemlik borçla ölen kimsenin borcu, onun hayır ve hasenatından ödenir. Orada mahşer yerinde ne dinar ne de dirhem vardır.”