Allah’ın sanatını tefekkür etmek
Kış yavaş yavaş çekiliyor, uzaklaşıyor. Yeni bir mevsimse yaklaşıyor: İlkbahar.
Çeşitli çiçekler açacak. Hafif yağmurlar yağacak. Ve tabii ki bunlar Zeyneb’i düşündürecek.
Mesela Rabbim ne güzel yaratmıştır çiçekleri. Rengarenk… Onlarca, yüzlerce çeşit. Hepsinde farklı bir sanat.
Nisan ayında yağan yağmurlar vücut için faydalıdır mesela. İçilir.
İçinde hurmalardan kalkıp gelen pek çok mineraller bulunur. Atomlardan suyun kendisine kadar muazzam bir sanat bulunur. İnsan vücudundan basit bir amipe kadar her şeyde ama her şeyde bir sanat vardır. Bu sanatın üzerinde düşünen her insan Rabbinin yüceliğine akıl sır ermediğini fark edecektir. Zira kimse o basit amipin, veya gözle görülemeyecek adar küçük canlıların bir tekini bile yapamaz…
Bu yüzden ateistleri anlamıyorum. Doğadaki ağaçların, kuşların, böceklerin kendi kendine olduğunu savunuyorlar.
Ya evrimciler?! Her şeyin sudaki küçük bir organizmadan oluştuğunu savunuyorlar. Bunlar günümüzün çok gerisinde. Peygamerimiz’den (s.a.v.) önceki Cahiliye Devri’nin farklı bir boyutu tüm bunlar.
Biliyor musunuz? Bilim adamlarının çoğu bir yaratıcının, Allah’ın, varlığını kabul etmişlerdir. Zira onlar temeli buna dayanan sayfalar dolusu araştırma yapmış ve hiç bir şeyin kendi başına olamayacağının bilincine varmıştır.