Ofis İş Yeri Duvar Kağıdı Modelleri

İş yerinize güzel bir hava katmak isterseniz, duvargiydir.com adresinde satışa sunulan ofis iş yeri duvar kağıtları için sipariş verebilirsiniz. Burada ofisinize en çok yakışacak duvar kağıtlarını bulabileceksiniz.
Duvargiydir.com adresinde en kaliteli ofis iş yeri duvar kağıdı modelleri bir araya getirilmiştir. Yırtılmaz, kolay kurulabilen, sağlam, aynı zamanda şık ve ekonomik ofis duvar kağıtları, siteden kolayca satın alınabilir.
Sadece ofisler için değil, evler için de çeşit çeşit duvar kağıdı modeline bu sitede rastlanabilecektir. Çocuklarınızın odasına şık duvar kağıtları almak isterseniz, duvargiydir.com adresinden asla ve asla şaşmayınız. Burada çocuğunun odasına renk katacak pek çok duvar kağıdı bir arada satılmaktadır.
Ubade İbnu’s-Samit radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Kim Allah’a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz!”
Hz. Aişe radıyallahu anha: “Biz ölmekten hoşlanmayız” dedi. Aleyhissalatu vesselam:
“Kasdımız bu değil. Lâkin mü’mine ölüm gelince, Allah’ın rızası ve ikramıyla müjdelenir. Ona, önünde (ölümden sonra kendisini bekleyen) şeyden daha sevgili birşey yoktur. Böylece O, Allah’a kavuşmayı sever, Allah da ona kavuşmayı sever. Kâfir ise, ölüm kendisine gelince Allah’ın azabı ve cezasıyla müjdelenir. Bu sebeple ona önünde (kendini bekleyenlerden) daha menfur bir şey yoktur. Bu sebeple Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.”
Buhari, Rikak 41; Müslim, Zikr 14, (2683); Tirmizi, Cenaiz 67, (1066); Nesai, Cenaiz 10, (4, 10).
Bir rivayette, İbnu Ömer radıyallahu anhümâ’in şöyle dediği belirtilmiştir: “Ben, şu iki Yemânî rükne ve Haceru’l-Esved’e Resûlullah’ın istilâm ettiğini göreliden beri rahat halde de olsam, sıkışık halde de olsam istilâmda bulunmayı hiç terketmedim.”
Ebu Umâme radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah hac esnasında birinci cemrenin yanında iken yanına bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Resülü! Hangi cihad efdaldir?” dedi. Aleyhissalatu vesselâm adama cevap vermedi. Adam ikinci cemrede görünce tekrar aynı şeyi sordu. Resülullah yine süküt buyurdular. Akabe taşlamasını yapınca, bineğine binmek üzere, ayağını özengiye koyunca: “Soru sahibi nerdedir?” dedi. Adam da: “İşte benim ey Allah’ın Resülü!” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: “En efdal cihad zalim sultana karşı hakkı söylemektir!” buyurdular.
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Hz. Hafsa radıyallahu anhâ’nın yanına girdim ve:
“Ali ile Muaviye radıyallahu anhüma’nın Sıffin’deki hadiseleri sebebiyle halka gelenleri görüyorsun. Şimdi Harameyn ve başka yerde hayatta kalan sahabeleri toplayıp fikirlerini almak istiyorlar. Bu hilafet ve emirlik meselesinde bana hiçbir hak tanımadılar bu sebeple gitmek istemiyorum, ne dersin?” dedim.
“Katıl. Çünkü onlar seni bekliyorlar. Onlardan geri durmanı, onların bir muhalefet saymalarından korkarım!” dedi ve Abdullah, oraya gidinceye kadar Hafsa onu bırakmadı. Hakemlerin hüküm vermesinden sonra Hz. Muaviye bir hutbe irad etti ve Abdullah’la babası Ömer’i kastederek dedi ki:
“Kim bu hilafet meselesi hakkında bizimle konuşmak isterse kendini bize göstersin meydana çıksın. Şurası muhakkak ki biz, halifeliğe ondan da babasından da ehakkız.”
Habib İbnu Mesleme der ki: “Abdullah’a: “Ona cevap vermedin mi?” dedim. Abdullah cevaben:
“Bu işe senden daha ehak olan, İslam adına sana ve babana karşı Uhud’da, Hendek’te mücadele vermiş olan Ali radıyallahu anh’tır!” demek istedim. Fakat herkesin arasına tefrika sokup, kan akıtacak ve istemediğim bir manaya çekilecek bir kelime sarfetmekten korktum. Allah’ın sabredene cennette hazırladığı mükâfatları da hatırlayarak Muaviye’ye karşılık vermedim demiştir. Habib İbnu Mesleme: “Bu tavrı takdir ederek: “Sen bir fitneden inayet-i ilahi ile korunmuş ve ciddi bir felaketten muhafaza edilmişsin!” dedim” der.
Buhari, Megazi 29.
Abdülvahid İbni Ziyâd merhum, merfû olarak şunu rivayet etmiştir: “Kişinin çölde kılacağı namazı, tamamladığı takdirde cemaatle kılacağı namazdan efdaldir.”
Rezin tahric etmiştir. Hadis, Ebu Davud’da gelmiştir. Salat 49, (560).
Ebu Davud bu hadisi, Ebu Saidi’l-Hudri’den kaydettiği şu hadisin arkasından rivayet eder: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cemaatle kılınan namaz yirmibeş namaza bedeldir. Kişi cemaatle yolculuk sırasında çölde kılar da rükû ve secdelerini tam yaparsa, o zaman sevabı elli misline ulaşır.”
el-Hudri radıyallâhu anh anlatıyor: “Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam elbiseyi yenilediği zaman şu duayı okurdu:
Allah’ım! Hamd sanadır. (Giydiği şey ne ise ismen söyleyerek) Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayırlı olmasını, yapılış gayesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve yapılış gayesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum.”
Ebu Dâvud, Libas 1, (4020); Tirmizi, Libâs 29, (1767).