Led Ampüller Hayatımızı Kolaylaştırıyor


Led Ampüller Hayatımızı Kolaylaştırıyor

Led Ampüller hayatımıza renk ve ışık katmaya devam ediyor. Fonksiyonel ışık sistemi ile mekanlar aydınlanıyor. Led ampülleri en uygun fiyata nereden temin edebilirim diyorsanız hemen onun cevabını da sizlere verelim.
Aydinlatmadunyam.com internet sitesinden uygun fiyata kaliteli ve garantili led ampül satın alabilirsiniz. Site 15 yıldır aktif hizmet veren bir firmaya aittir. Firma köklü bir firma olup 15 yıldır uygun fiyata aydınlatma sistemlerine ait ürün satışı yapmaktadır. Ödemelerinizi kredi kartı havale ve kapıda ödeme seçeneklerinden birisi ile yapabilirsiniz. Beğenmediğiniz ürünü iade edebilirsiniz. Alışverişinizin tutarı 150 lirayı geçiyorsa kargo bedeli ödemezsiniz. Hemen web sitemizi ziyaret edip alışveriş yapmaya başlayın.

Ekim 7th, 2019

F klavyede Hız Testi Nasıl Yapılır?


F klavyede Hız Testi Nasıl Yapılır?

F klavye hız testini yapmak için Onparmak.org internet adresine giriş yapın. Burada karşınıza gelen klavye hız testi aracını kullanın. Hız testi aracı ile 1 dakika içinde kaç kelime yazı yazdığınızı kolayca ölçebilirsiniz. Klavye hız testinden elde ettiğiniz rakamların bir anlamı var. Bu rakamlar sizin klavye hızınızı belirler. 1 dakika içinde eğer 30 kelimeden az yazan birisiyseniz bu sizin klavye hızınızın düşük olduğu anlamına gelir. 30 ile 50 arası yazan kişiler orta seviye kabul edilirken 50 ve üzeri yazanların iyi olduğu söylenir. Klavye hız testi sonuçlarına göre kendinize bir yol belirlemelisiniz. Klavyede hızlı yazı yazma konusunda kendinizi geliştirmelisiniz.

Klavyede hızlı yazmak için geliştirilen 10 parmak yazı yazma tekniği ile siz de kendinizi hızlı yazı yazma konusunda geliştirebilirsiniz. Size öğretilen özel tekniklerle klavye hızınız artacak. 1 sayfalık metni 5 dakikada yazabilecek düzeye geleceksiniz. On parmak eğitim videoları izleyerek bu sorunu çözebilirsiniz. Videolar başlarken sistem size F klavye ya da Q klavye seçimi yapmanızı isteyecektir. Başlangıç, orta düzey, üst düzey seçimini yaptıktan sonra videoları izlemeye başlayabilirsiniz. İzlerken not almayı ve aldığınız notları uygulamaya dökmeyi unutmayın. Kendinizi geliştirmek için mutlak bu eğitici videoları izlemelisiniz.

Ağustos 9th, 2019

Imdb 7+ filmler nereden izlenir


Imdb 7+ filmler nereden izlenir

Bildiğiniz gibi, filmlerin puanlandığı en kaliteli platform Imdb adlı platformdur. Bu platformda 7 ve üstü puan almayı başarmış filmler, filmdizievi.com üzerinden izlenebilir.

Imdb 7+ filmler linkine tıklayan herkes, sadece tek tuşla dünyaca ünlü filmleri seyretmeye başlayabilecektir.

Filmdizievi.com adı altında faaliyet gösteren sitede; gerek korku türünde, gerek komedi türünde, gerek macera türünde, gerekse de ailecek izlenebilecek filmler bulunabilir.

Siteye giriş yapanlar, burada sadece film görmez. Filmdizievi.com içerisinde aynı zamanda bolca sayıda yabancı dizi de mevcuttur. Dünyanın büyük bir beğeni ile takip ettiği çok sayıda dizi, filmdizievi.com içerisinde hd kalitede ziyaretçilere takdim edilmiştir. Tüm site ziyaretçilerine sevgilerimizle

Mayıs 4th, 2019

İstanbul’daki en iyi beyaz eşya servisi


İstanbul’daki en iyi beyaz eşya servisi

Pek çok kişinin ortak görüşü, İstanbul’daki en iyi beyaz eşya servisinin İst Beyaz Eşya Servisi olduğu yönündedir. Siz de arızalı bir beyaz eşyanızı onarmak adına, bu firmaya güvenle ulaşabilirsiniz.

İst Beyaz Eşya Servisi, müşterilerine onlarca farklı beyaz eşya markası için servis çözümleri sunar. Örnek vermek gerekir ise, İndesit marka beyaz eşyanızın tamiri adına bu firmaya ulaşmanızı öneriyoruz. İndesit Servisi olan İst Beyaz Eşya Servisi, İndesit beyaz eşyanızı ustalıkla onarır.

https://istbeyazesyaservis.com platformunda da belirtildiği gibi, firma bünyesinde her biri son derece donanımlı ve aynı zamanda güler yüzlü personeller görev yapmaktadır.

İletişim hattı: 0212 474 74 07 – 0216 573 30 39

Nisan 16th, 2019

Sağlıklı Organik Ek Bebek Gıdaları


Sağlıklı Organik Ek Bebek Gıdaları

Sağlıklı bir ek gıda bazı özellikleri taşıması gerekir. Sağlıklı bir ek gıda organik olmalıdır. Organikten kastımız üretim aşamasında içinde katkı maddesi ve koruyucu içermemesidir. Bugün fabrikasyon ürünler katkı maddesi barındırır. Raf ömrü uzasın diye birçok ürün koruyucu ve katkı maddesi içerir. Birçok besin içinde şeker yerine glikoz şurubu bulunur. Glikoz şekeri vücut için zehir anlamı taşır. Obeziteye neden olur. Yüksek kalori içeren glikoz şurubu şişmanlığın baş nedenidir. Organik Ek Gıda Bebe ürünleri doyurucudur. Organik beslenen çocuklar çok sık acıkmaz. Bu yüzden organik beslenen çocuklar normal beslenen çocuklara göre daha sağlıklı yaşam sürer. Organik besinler bebeklerde gaz ve kabızlık sorununa neden olmaz. Bebeklerin sindirim sistemi hızlı çalışır.

Nisan 12th, 2019

Al-i İmran Suresi, (45 – 63) Hz. İsa


45- إِذْ قَالَتِ الْمَلآئِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِّنْهُ “Melekler şöyle demişti: Ey Meryem! Şüphesiz Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor.”

اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ “Adı Meryem oğlu İsa Mesih’dir.”

“Mesih” ifadesi, sıddîk gibi itibar ifade eden lakaplardandır. İbranicede manası “mübarek”tir.

Kelimenin Arabça kökü “meshetmek”ten gelir. Çünkü Hz. İsa bereketle meshedilmiştir, veya günahlardan tertemiz kılınmakla mübarek kılınmıştır.

Veya bu kelime Hz. İsanın bir yerde sabit kalmayıp devamlı hareket halinde olmasını ifade eder.

Hitap Hz. Meryeme iken Hz. İsaya “İbnu Meryem” yani “Meryem’in oğlu” denilmesi, babasız doğacağına tenbihte bulunmak içindir. Çünkü evlat, babalara nisbet edilir, annelere nisbet edilmez, onlara nisbet ancak baba olmadığındadır.

وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ “Dünyada da ahirette de gözdedir.”

Hz. İsanın dünyada gözde olması nübüvvet ile, ahirette gözde olması ise, şefaatledir.

وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ “Ve mukarreb olanlardandır.”

Denildi ki: Bu ifade Hz. İsanın cennetteki yüksek derecesini veya semaya yükseltilmesi ve meleklere arkadaş olmasını anlatır.

46- وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً “Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşur.”

وَمِنَ الصَّالِحِينَ “Ve salihlerdendir.”

Denildi ki: Hz. İsa genç yaşta semaya yükseltildi. Ayet metnindeki “kehlen” ifadesi, tekrar yeryüzüne gelmesinden sonraki konuşmasını anlatır.

Ayette Hz. İsa’nın muhtelif hallerinin zikri, O’nun ulûhiyetten uzak olduğunu anlatmak içindir. [1>

47- قَالَتْ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ “Meryem dedi: Ya Rabbi, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?”

Hz. Meryem’in “Ya Rabbi, benim nasıl çocuğum olur” demesi

-Ya hayret ifade eder.

-Ya âdetullaha aykırı olmasından dolayı bir sualdir.

-Veya evlenerek mi yoksa başka şekilde mi çocuğu olacağını sormaktır.

قَالَ كَذَلِكِ اللّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاء “Dedi: Öyle ama, Allah dilediğini yaratır.”

Bunu söyleyen ya doğrudan Allahu Teâlâdır veya Allah namına bildiren Hz. Cebraildir.

إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ “O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ‘ol!’ der, o da hemen oluverir.”

Ayet, Allahın maddî sebeplerle tedricen yaratmaya kâdir olması gibi, sebepler olmadan defaten yaratmaya da kâdir olduğuna bir işarettir.

48- وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ “Ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretir.”

Cenab-ı Hakkın ilerde Hz. İsa’nın konumunu haber veren bu ifadeleri, Meryem’in gönlünü ferahlatmak ve evlenme olmaksızın çocuk sahibi olacağını öğrenince, kendisinde meydana gelen kınanma duygusunu izale etmeye yöneliktir.

Ayetteki “Kitap”tan murat, semavî kitapları ifade eder. Tevrat ve İncil de bunlardan iken ayrıca ifade edilmeleri, onların ilâhî kitapları içinde ayrıcalıklı konumlarına işaret eder.

49- وَرَسُولاً إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ “Onu İsrailoğulları’na bir peygamber olarak gönderir:”

أَنِّي قَدْ جِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ “(Der ki:) Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet getirdim:”

Hz. İsa’nın “İsrailoğulları’na” gönderildiğinin ifade edilmesi,

-Ya sadece onlara gönderilmesindendir.

-Ya da başkalarına gönderildi iddiasına bir reddir.

أَنِّي أَخْلُقُ لَكُم مِّنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللّهِ “Size, kuş biçiminde çamurdan birşey yaparım da içine üflerim, Allah’ın izniyle o, kuş olur.”

“Biiznillah” (Allahın izniyle) deyişi, kuş sûretindeki çamura hayat verilmesinin Hz. İsa’dan değil, Allahtan olduğunu hatırlatmak içindir.

وَأُبْرِىءُ الأكْمَهَ والأَبْرَصَ “Anadan doğma körü ve cüzzamlıyı iyileştiririm.”

Rivayete göre Hz. İsa’nın yanına binlerce hasta geliyordu. Gelemeyenlerin yanına da O gidiyordu. Onları tedavi etmesi, ancak dua ile idi.

وَأُحْيِي الْمَوْتَى بِإِذْنِ اللّهِ “Ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim.”

“Allahın izniyle” demesi, ulûhiyet tevehhümünü red içindir.

Çünkü hayat vermek beşerin fiilleri cinsinden değildir.

وَأُنَبِّئُكُم بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ “Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber veririm.”

Böylece şüphe duymayacağınız şekilde gaybî olan hallerinizi size söylerim.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ “Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.”

İmana muvaffak kılınmışsanız bunlarda sizin için bir alamet vardır. Çünkü mü’min olmayanlar mu’cizelerden faydalanmazlar, ibret almazlar.

Veya şöyle de denilebilir: “Eğer siz inat etmeyip hakkı tasdik eden kimselerseniz…”

50- وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُم بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ “Önümdeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için (geldim).”

Daha önce Hz. Musa’nın şeriatında yasaklanan hayvanların iç yağları, deve eti ve Cumartesi günü çalışmak gibi yasakları kaldırmak için size geldim.

“Ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için (geldim)” demesi, Hz. İsa’nın şeriatının Hz. Musa’nın şeriatını neshettiğine delâlet eder. Tevrat’ı tasdik edici olması bunu ihlal etmez. Kur’anın bir kısım hükümlerinin bir kısmını neshi birbiriyle çelişki ve birbirini yalanlama olmadığı gibi. Çünkü hakikatte nesh, zamanlara göre beyan ve tahsistir.[2>

وَجِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ “Ve Rabbinizden size bir mu’cize getirdim.”

فَاتَّقُواْ اللّهَ وَأَطِيعُونِ “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

51- إِنَّ اللّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ “Şüphesiz Allah, Rabbim ve Rabbinizdir.”

فَاعْبُدُوهُ “Öyleyse O’na ibadet edin!”

هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ “İşte bu, sırat-ı müstakimdir (doğru bir yoldur).”

“Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, O’na ibadet edin” ifadesi peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri konulardandır. Bu, peygamberle sihirbaz arasında en önemli bir ayırıcı özelliktir.[3>

“Şüphesiz Allah, Rabbim ve Rabbinizdir.” ifadesi, nihayeti tevhid olan hak itikadla nazarî kuvvetin (işin teorik yönünün) tamamlanmasıdır.

Devamında “Öyleyse O’na ibadet edin!” denilmesi ise amelî kuvvetin (işin pratik, uygulamalı kısmının) tamamlanmasına bir işarettir. Bu da emirlere uymak ve yasaklardan kaçmaktan ibarettir.

Ardından “işte bu, sırat-ı müstakimdir” diyerek teorik ve ameli yönleri cem edenlerin istikamet üzere olduklarını beyan etmiştir. Bunun bir benzerini şu hadiste görürüz:

“Allaha iman ettim” de. Sonra da istikamet üzere ol!”

52- فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللّهِ “İsa onların inkârlarını hissedince, “Allah giden yolda yardımcılarım kimler?” dedi.”

Hz. İsa, onlardan gözle görülür bir şekilde inkâr emareleri hissedince, “Allah giden yolda yardımcılarım kimler?” dedi.

Denildi ki: Ayette “illallah” derken kullanılan إِلَى “ile” harf-i cerri, hem (ma’a) maiyet, hem (fî) manası, hem de (lâm) manası ifade edebilir.[4>

قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللّهِ “Havariler dediler: Biz Allahın yardımcılarıyız.”

Havarî, “bembeyaz elbise giymiş adam” demektir. Hz. İsa’nın ashabına “havariler” denilmesi, niyetlerinin hâlis ve içlerinin tertemiz olmasını ifade eder.

Havarilerin üstteki ifadeleri, “Biz Allahın dininin yardımcılarıyız” manasını da ifade eder.

آمَنَّا بِاللّهِ “Allah’a iman ettik.”

وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ “Ve şahit ol ki, biz hakka teslim olmuş kimseleriz.”

Peygamberlerin kavimleri hakkında lehte ve aleyhte şahitlik yapacakları kıyamet günü, bizim hakka teslim olmuş kimseler olduğumuza şahit ol.

53- رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلَتْ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ “Ey Rabbimiz, indirdiğine iman ettik ve peygambere uyduk.”

فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ “Artık bizi şahidlerle beraber yaz.”

Bizi vahdaniyetine (birliğine) şahit olanlarla beraber yaz.

Veya kendilerine tâbi olanlara şehadette bulunan peygamberlerle beraber yaz.

Veya bizi ümmet-i Muhammed’le beraber yaz. Çünkü onlar insanlara şahit olacaklardır.

54- وَمَكَرُواْ وَمَكَرَ اللّهُ “Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu.”

Bunlar, Hz. İsanın kendilerinde inkâr hissettiği Yahudilerdir. Onu suikastle öldürmek için birini görevlendirmişlerdi.

Allah’u Teâlâ Hz. İsa’yı semaya yükseltti. O’na suikaste yelteneni de İsa şekline çevirdi, öyle ki İsa zannederek onu öldürdüler.

Ayette Allaha mekir (tuzak) isnat edilmektedir. Mekir, aslında başkasına zarar celbeden hile ve tuzak anlamına gelir, bu yönüyle Allaha nisbet edilmez. Ancak mukabele ve müşakele üslûbuyla Allaha nisbeti söz konusu olur.[5>

وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ “Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”

Allah hile ve tuzak hazırlamada onlardan daha kuvvetlidir, onlara hesap etmeyecekleri yerden zarar vermeye ziyadesiyle kâdirdir.

55- إِذْ قَالَ اللّهُ “(O zaman) Allah şöyle demişti:”

يَا عِيسَى إِنِّي مُتَوَفِّيكَ “Ey İsa, şüphesiz ben seni vefat ettireceğim.”

Hz. İsa’nın Vefatı

Seni eceline ulaştıracağım, ecel-i müsemmana te’hir edeceğim, Seni onların öldürmesinden koruyacağım.

Ayette “teveffi” vefat ettirmektir. “Arzdan Seni alacağım” anlamına gelebilir.

Veya rivayete göre uykuda iken semaya yükseltilmesi nazara alındığında “uykuda seni vefat ettireceğim.”

Veya “melekût âlemine yükselmeye engel olan şehevanî şeylerden seni kurtararak öldüreceğim.”

Denildi ki: Allah O’nu yedi saat süresince ölü olarak tuttu, sonra da semaya yükseltti. Hıristiyanlar bu görüştedirler.

وَرَافِعُكَ إِلَيَّ “Ve seni bana yükselteceğim.”

İkram mahallim ve meleklerimin meskeni olan semaya yükselteceğim.

وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ “Ve seni inkârcılardan temizleyeceğim.”

Onların kötü hallerinden ve su-i kastlerinden Seni temize çıkaracağım.

وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ “Ve sana uyanları, kıyamete kadar o inkarcıların üstünde tutacağım.”

Burada nazara verilen üstünlük, hem delil yönünden hem de çoğu zaman için maddeten de galibiyettir.

Ona tâbi olanlardan murat, O’nun nübüvvetine inanan Müslümanlar ve Hıristiyanlardır. Yahudilerin bu zamana kadar onlara galip geldiği duyulmamıştır. Ve onlar için bir devlet de söz konusu olmamıştır.

ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ “Sonra dönüşünüz banadır.” فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ “Ben de ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmederim.”

56- فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُواْ فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ “İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab ederim.”

وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ “Ve onlar için hiçbir yardımcı yoktur.”

57- وَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların mükâfatlarını tastamam verir.”

وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الظَّالِمِينَ “Allah, zalimleri sevmez.”

58- ذَلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ “İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmet dolu zikirdendir.”

“İşte bu..” ifadesi, bahsi geçen Hz. İsa ve diğerlerinin haberlerine işarettir.

59- إِنَّ مَثَلَ عِيسَى عِندَ اللّهِ كَمَثَلِ آدَمَ “Doğrusu Allah katında İsa’nın hali, Âdem’in hali gibidir.”

خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ “Onu topraktan yarattı.”

Hz. İsanın Hz. Âdeme benzetilmesi, kendisinin babasız yaratılması cihetiyledir. Hz. Âdem ise ne baba ne de anne olmadan doğrudan topraktan yaratılmıştır. Böylece Hz. İsa’nın babasız yaratılma olayına, ondan daha hayret verici Hz. Âdem örneği verilmesi, hasımları susturmak ve şüphe duyacakları maddeleri kesmek içindir.

ثِمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ “Sonra ona “ol!” dedi, o da oluverdi.”

Sonra (Mü’minun,14) ayetinde nazara verildiği gibi, O’nu bir beşer olarak inşa etti.

Veya topraktan yaratılışını takdir etti.

60- الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ “Hak Rabbindendir.”

فَلاَ تَكُن مِّن الْمُمْتَرِينَ “O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma.”

“Sakın şüphe edenlerden olma!” ifadesi Hz. Peygambere bir hitap olabilir. Zaten şüpheden uzak olan Hz. Peygambere böyle bir emir, O’nu heyecana getirmek ve ziyade sebat göstermesini sağlamak içindir.

Veya hitap, ayeti duyan herkesedir.

61- فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ “Sana ilim geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki:”

Artık Hıristiyanlardan her kim Sana ilmi icap ettiren apaçık bazı ayetler geldikten sonra tartışmaya girerlerse onlara de ki:

تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım.”

Yani bizden ve sizden her biri kendini ve ailesini çağırsın, karşılıklı lanet için can u gönülden yalvaralım.

Önce evlat ve hanımların söylenmesi şundandır: Kişi bunlar için kendini tehlikeye atar ve onlar için harp eder.

ثُمَّ نَبْتَهِلْ “Sonra da lanetleşelim.”

Ayet metninde geçen ibtihale, diğer ismiyle mübahele “içimizden kim yalancı ise Allahın laneti onun üzerine olsun” diyerek dua etmektir.

فَنَجْعَل لَّعْنَةَ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ “Allah’ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.”

Sebeb-i Nüzûl

Rivayet edilir ki, Necran Hıristiyanları mübadeleye davet edildiklerinde biraz süre istediler. Baş başa kaldıklarında, içlerinde isabetli görüşler ifade eden Akıb’e “ne dersin?” diye sordular. O da dedi ki: “Vallahi, siz O’nun nübüvvetini bildiniz. O size Sahibiniz İsa hakkında işin gerçeğini bildiren söz ile geldi. Vallahi, bir peygamberle lanetleşmeye giren hiçbir kavim iflah olmamış, helâk olup gitmiştir. İlla dininizde kalmak istiyorsanız, bu zâta varın, “Allaha ısmarladık” deyin, sonra ayrılın.”

Bunun üzerine Hz. Peygambere vardılar. Hz. Peygamber Hz. Hüseyini kucağına almış, Hz. Hasanın elinden tutmuş, Hz. Fatıma arkasında, Hz. Ali de O’nun arkasında yürüyorlardı. Hz. Peygamber onlara “ben dua ettiğimde âmin deyin” diyordu. Bu manzarayı görünce en ileri seviyedeki din adamları şöyle dedi: “Ben burada öyle yüzler görüyorum ki, Allahtan bir dağı yerinden kaldırmasını isteseler, Allah o dağı yerinden kaldırır. Bunlarla mübahele yapmayın, yoksa helak olursunuz.”

Bunun üzerine gönüllü olarak Hz. Peygambere boyun eğdiler, cizye vermeyi kabul ettiler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Nefsim elinde olan Allaha yemin ederim ki, mübadeleye girselerdi burada maymun ve domuza çevrileceklerdi. Vadi üzerlerine ateşle dolacaktı. Allah, ağaçtaki kuşlar dâhil, Necran ve ahalisini kökten silecekti.”

Ayet, Hz. Peygamberin nübüvvetine ve yanında getirdiği ehl-i beytin faziletine bir delildir.

62- إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ “Şüphesiz bu (İsa ile ilgili) gerçek kıssadır.”

وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلاَّ اللّهُ “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.”

وَإِنَّ اللّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ “Şüphesiz Allah Azîz’dir – Hakîm’dir.”

Onun dışında hiçbir şey uluhiyette O’na şerik olmak için tam bir kudret ve mükemmel bir hikmette O’na müsavi olamaz.

63- فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ “Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah müfsitleri çok iyi bilendir.”

Ayet, onlara bir vaîddir. “Allah onları çok iyi bilendir” yerine “Allah müfsitleri çok iyi bilendir” denilmesi, delillerden ve tevhidden yüz çevirmenin dinde ve itikadda bir ifsat olduğuna ve nefsin fesadına, hatta âlemin fesadına yol açacağına delâlet içindir.

Nisan 8th, 2019

Al-i İmran Suresi, 33 – 44 Tefsiri


33- إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ “Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, âl-i İbrahim’i ve âl-i İmran’ı âlemler üzerine seçkin kıldı.”

Cenab-ı Hakkın bunları seçmesi

-Peygamberlikle

-Ruhanî ve cismanî özellikleri iledir.

Bundan dolayı, başkalarının güç yetiremediklerine güç yetirmişlerdir.

Allah-u Teâlâ peygambere itaati vacip kılıp, O’na olan itaatin Allahın muhabbetini celbedici olduğuna dikkat çektikten sonra, teşvik olarak peygamber kıssalarını peşinden getirdi.

Bununla, onların meleklere üstünlüğüne delil getirildi.

Hz. İbrahimin âli; Hz. İsmail, Hz. İshak ve bu ikisinin nesilleridir. Peygamber efendimiz de Âl-i İbrahim’dendir.

Âl-i İmran ise, İmranın iki oğlu Hz. Musa ve Harundur.

Veya İmranın kızı Hz. Meryem ve O’nun oğlu Hz. İsadır.

Bu iki İmran arasında bin sekiz yüz sene vardır.

34- ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ “Bunlar zürriyet/nesil olarak birbirinden gelmişlerdir.”

وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ “Ve Allah Semi’ – Alîm’dir.”

Allah insanların sözlerini işitir ve amellerini bilir ve onlardan sözü ve ameli istikametli olanı seçer.

Veya biraz sonra kıssası anlatılacak İmran’ın hanımının sözünü işitir, niyetini bilir.

35- إِذْ قَالَتِ امْرَأَةُ عِمْرَانَ “Hani, İmran’ın hanımı şöyle demişti:”

رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا “Ya Rabbi! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım.”

فَتَقَبَّلْ مِنِّي “Benden kabul et.”

İmran’ın hanımının ismi Hanne’dir. Hanne, Hz. İsa’nın ninesidir.

Hz. Musa ve Hz. Harun’un babalarının ismi de İmran idi. Bu iki peygamberin yaşça kendilerinden daha büyük Meryem isimli ablaları da vardı. Bundan dolayı ayette bahsedilen İmran’ın hanımını Hz. Musa ve Hz. Harun’un anneleri zannedenler olmuşsa da, Hz. Zekeriya’nın Meryem’in terbiyesiyle meşgul olduğunun Kur’anda yer alması bunu reddeder.

Hz. İsa ve Hz. Yahya, baba cihetiyle teyze çocukları idi. Rivayete göre Hz. Meryem’in annesi Hanne, kısır ve yaşlı bir kadındı. Bir gün bir ağacın altında gölgelenirken yavrusunu yediren bir kuş gördü, çocuk sahibi olma duyguları alevlendi, “ah, bir çocuğum olsa” diye temennîde bulundu. “Allah’ım” dedi, “Sana söz veriyorum, şayet çocukla beni rızıklandırırsan onu Beyt-i Makdise vakfedeceğim, Senin Beyt’ine hizmet edecek.”

Derken Meryem’e hamile oldu, kocası İmran ise vefat etti. Böyle bir adak, o zamanda meşru idi. Belki de “Allah’ım erkek çocuk verirsen” demiş olabilir veya erkek çocuk talep etmiş olabilir.

Ayet metninde geçen “muharrer” ifadesi şunu ifade eder: “Tamamen hür olacak, onu başka bir şey ile meşgul etmeyeceğim.”

Veya “ibadete kendini veren âbid biri olacak.”

إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ “Şüphesiz Sen Semi’ – Alîm’sin.”

Sen benim sözümü ve niyetimi işitir ve bilirsin.

36- فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنثَى “Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, onu kız doğurdum.”

Hz. Hanne bu ifadeyi Rabbine tahassür ve hüzün ile söyledi. Çünkü bir erkek çocuğu olacağını umuyordu ve bundan dolayı onu Beyt-i Makdis’e hizmete vermeyi adamıştı.

وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ “-Oysa Allah, onun ne doğurduğunu en iyi bilendir.-”

وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالأُنثَى “Erkek, kız gibi değildir.”

Bu iki cümle, Hz. Meryem’in kelâmı içinde yer alan ara cümlelerdir.

وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ “Ona Meryem adını verdim.”

Meryem, onların dilinde “Allaha ibadet eden” demektir.

Hanne’nin bunu Rabbine zikretmesi, O’nun kurbiyetine mazhar olması ve çocuğunu koruyup salihlerden kılması içindi.

Ta ki Meryem’in yaptıkları kendi adına yakışır olsun.

Ayette; isim, müsemma ve isimlendirmenin birbirinden farklı şeyler olduğuna bir delil vardır.

وِإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ “Onu ve neslini kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Doğan her çocuğa doğumu anında şeytanın bir dokunması vardır, bundan dolayı çocuk ağlar. Ancak Meryem ve oğlu bundan hariçtir.”

Yani, şeytan her çocuğun vesvese ile etkilenmesinden ümit içindedir. Ancak Meryem ve oğlu bundan müstesnadır. Çünkü Allah-u Teâlâ bu istiazenin bereketi ile onları şeytandan korumuştur.

37- فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ “Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu.”

Adak hususunda, adakların kabul edildiği güzel bir vecihle erkek yerine O’nu kabul etti.

Doğumundan sonra büyümeden ve henüz daha Mescid-i Aksaya hizmete uygun hale gelmeden kabul etti.

Rivayete göre Hanne, Meryem’i dünyaya getirdiğinde onu bir beze sardı, Mescid-i Aksaya getirdi, oradaki hahamlara bırakıp “buyurun, bu adağımdır” dedi. Ona sahip çıkmak için adeta yarıştılar, çünkü önderlerinin kızı idi. Hz. Zekeriya “ben ona daha layığım, teyzesinin kocasıyım” deyince kabul etmediler, ancak kur’a çekmeye razı oldular. Hahamların sayısı yirmi yedi idi.

Bir nehre vardılar, kalemlerini suya bıraktılar, Hz. Zekeriya’nınki su üstünde kaldı, diğerleri battı. Bunun üzerine Hz. Meryem’in terbiyesini Hz. Zekeriya üstlenmiş oldu.

وَأَنبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا “Ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi.”

Bu ifade, Meryemin bütün hallerinde güzel bir terbiye ile terbiye edildiğini anlatan mecazî bir anlatımdır.[1>

وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا “Ve onu Zekeriyya’nın himayesine verdi.”

كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقاً “Zekeriyya ne zaman onun bulunduğu mihraba girse, yanında bir rızık bulurdu.”

Ayetteki “mihrab” kelimesi, Hz. Meryem için yapılan odayı ifade eder. Veya mescid veya mescidin en eşref ve eski yeri olabilir. Buna “mihrab” denilmesi, şeytanla muharebe yeri olmasındandır. Buna göre, Meryemin Beyt-i Makdisin en eşref yerine yerleştirildiği söylenebilir.

Rivayete göre Meryemin yanına başkası girmezdi. Hz. Zekeriya çıktığında, O’nun üzerine yedi kapı kapatırdı.

Hz. Zekeriya O’nun yanında yazdın kış, kışın yaz meyveleri görürdü.

قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّى لَكِ هَذَا “Meryem! Bu sana nereden geldi?” dedi.”

“Kapılar kapalı iken mevsim dışı bu rızık sana nerden geliyor?”

Bu rivayet, evliyanın kerametinin cevazına bir delildir.

قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ “Dedi: “O, Allah katındandır.”

“Buna hayret etme, Allah katından geliyor.”

Denildi ki: Hz. İsa gibi annesi de daha bebekken konuştu. Meryem, süt emmedi. Rızkı, kendisine cennetten gelirdi.

إنَّ اللّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ “Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.”

“Biğayri hisab”

-“Sayılmayacak kadar çok

-Veya liyakat olmadan sırf bir lütuf olarak verir” manasını ifade eder.

“Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” ifadesi Hz. Meryemin veya Hz. Zekeriya’nın sözü olabileceği gibi, Allahın sözü de olabilir.

Rivayete göre Hz. Fatma Hz. Peygambere iki parça ekmek ve birazcık et hediye etti. Hz. Peygamber sonra kızına döndü “kızım, gel” dedi. Hz. Fatima tabağın üstünü açınca ekmek ve etle dopdolu olduğunu gördü. Hz. Peygamber sordu: “Bu sana nerden geldi?”

Hz. Fatıma ayetin ifadesini kullanarak “O, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” dedi. Bunun üzerine peygamber şöyle buyurdu: “Allaha hamdolsun ki Seni İsrailoğullarının hanımefendisinin bir benzeri kıldı.”

Sonra Hz. Ali, Hasan ve Hüseyini ve ehl-i beytini topladı, doyuncaya kadar yediler. Yemek ise olduğu gibi kaldı, kalanı komşulara dağıtıldı.

38- هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ “Orada Zekeriya, Rabbine dua etti.”

Hz. Zekeriya Hz. Meryemin kerametini ve Allah nezdinde konumunu görünce orada dua etti.

قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً “Dedi: “Ya Rabbi! Bana katından temiz bir nesil hibe et.”

Denildi ki: Mevsim dışı meyveleri görünce yaşlı, kısır bir insandan çocuk doğabileceğini düşündü. “Hibe et” demesi, istediği çocuğun alışılmış tarz dışında ve sebepler ötesi olmasındandır. إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء “Şüphesiz sen, duayı hakkıyla işitensin.”

39- فَنَادَتْهُ الْمَلآئِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ “Zekeriya namaz kılarken melekler ona şöyle seslendiler:”

أَنَّ اللّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ “Şüphesiz Allah sana, Allahtan bir kelimeyi tasdik edici, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeliyor.”

Burada melaikeden murat Hz. Cebraildir.

“Allahtan bir kelime”, Hz. İsadır.

Hz. İsaya “Allahın kelimesi” denilmesi, baba olmadan “ol” emriyle kendisine vücut verilmesindendir. Böylece O’nun hâli, sıra dışı harikalar olan emir âlemine benzetilmiştir.

“Allahın kelimesinden” murat, Allahın kitabı da olabilir.

Hz. Yahya, kavminin önderi idi, onların fevkinde meziyetlere sahipti. Asla bir günaha niyetlenmedi.

Nefsini şehvanî şeylerden, eğlencelerden uzak tutuyordu. Ayette bu, “hasur” kelimesiyle ifade edilmiştir.

Anlatılır ki, çocukluğunda diğer çocuklar kendisini oyuna çağırdığında “Ben oyun için yaratılmadım” demişti.

Ayrıca salihler neslinden idi,

O, büyük ve küçük günah işlememişti.

40- قَالَ رَبِّ أَنَّىَ يَكُونُ لِي غُلاَمٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ “Zekeriya dedi: Ya Rabbi, bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır, benim nasıl oğlum olabilir?.”

Hz. Zekeriya’nın kendisinin çocuğu olmasını uzak görmesi, âdetullah ve sebepler açısından idi.

Veya bu sorusu, hayretinden, nasıl olacağının keyfiyetinden de olabilir.

Kendisi doksan dokuz, hanımı doksan sekiz yaşında idi.

قَالَ كَذَلِكَ اللّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاء “Allah dedi: Öyledir, fakat Allah dilediğini yapar.”

Bir pir-i fâni ve kısır bir hanımdan çocuk dünyaya gelmesi gibi, Allah daha ne hayret verici fiiller yapmaktadır.

41- قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّيَ آيَةً “Zekeriya dedi: “Rabbim! Bana bir alâmet ver.”

Hz. Zekeriyanın buna bir işaret istemesi, hanımının hamile olduğunu anlayıp sevinçle bunu karşılaması, buna şükretmesi ve bekleme sıkıntısını ortadan kaldırması içindi.

قَالَ آيَتُكَ أَلاَّ تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ إِلاَّ رَمْزًا “Allah dedi: Senin için alâmet, insanlara üç gün konuşamamandır, ancak remzen (konuşabilirsin).”

Bunun hikmeti, bu üç günde nimetin hakkını vererek Allah’ı daha ziyade zikretmesi ve O’na şükretmesidir.

Ancak el veya baş işareti ile konuşabilirsin.

وَاذْكُر رَّبَّكَ كَثِيرًا “Rabbini çokça zikret.”

Konuşamayacağın bu günlerde Allah’ı çokça zikret.

Sadece “Rabbini zikret” denilmeyip “Rabbini çokça zikret” denilmesi, zikirde aynı şeyleri söylemenin tekrar olmadığını ifade eder.[2>

وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالإِبْكَارِ “Ve sabah akşam tesbih et.”

Ayet metnindeki “Aşiy”, güneşin öğle vakti zirve noktasından meyledip batışına kadarki vaktini ifade eder. İkindiden veya güneşin batmasından gecenin ilk kısmının gitmesine kadarki vakit olduğu da söylendi.

42- وَإِذْ قَالَتِ الْمَلاَئِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَى نِسَاء الْعَالَمِينَ “Hani melekler şöyle demişti: Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına karşı seçti.”

Meleklerin Hz. Meryem’le konuşmaları, O’nun için bir keramettir. Kerameti inkâr edenler, bunu Hz. Zekeriya’nın bir mu’cizesi veya Hz. İsa’nın nübüvvetine bir hazırlık olduğunu iddia ettiler. “Biz senden önce de, o beldelerin ahalisinden ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik.” (Yusuf, 109) ayetinin ifade ettiği, gibi hiçbir kadına nübüvvet verilmediği hususunda icma olduğunu nazara verdiler.[3>

Meleklerin bunu şifahen değil, ilham yoluyla söylediği de nazara verilmiştir.

Ayette Hz. Meryem’le ilgili iki defa “Allah seni seçti” ifadesi geçer. Bunlardan birincisi

-Daha önce Beyt-i Makdise kız kabul edilmezken Hz. Meryem’in kabul edilmesi,

-Tamamen ibadetle meşgul olması,

-Cennet rızıkları gönderilerek çalışmaya ihtiyacı olmaması,

-Kadınlarda bulunabilen nahoş hallerden temiz kılınmasıdır.

İkincisi ise,

-Hidayet üzere olması,

-Meleklerin kendisine gönderilmesi,

-Babasız çocuk sahibi olmak gibi parlak kerametlere mazhar kılınması,

-Yahudilerin iftirasından henüz yeni doğmuş bebeğinin konuşmasıyla kurtulması,

-Hem kendisinin hem de oğlunun âlemlere ibret olması gibi durumlardır.

43- يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ “Ey Meryem! Rabbine divan dur ve secdeye kapan ve rükû’ edenlerle beraber rükû’ et.”

Namazın rükünleri de nazara verilerek, Hz. Meryem’e cemaatle namaz kılması ve namaza ihtimam göstermesi emredildi.

Secdenin rükû’dan önce zikredilmesi

-Ya onların şeriatında böyle olmasından

-Veya vav harfinin tertib gerektirmediğine tenbihte bulunmak için,

-Veya rükû’suz namaz kılanların namazının namaz olmadığını bildirmek içindir.

Ayet metninde geçen kunut’un (Zümer, 9) ayetinde olduğu gibi taati devam ettirmek anlamında, sücudun (Kâf, 40) ayetinde olduğu gibi namaz anlamında, rükû’nun da Allaha boyun eğme anlamında olduğu söylendi.

44- ذَلِكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيكَ “İşte bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir.”

Sana anlatılan bu kıssalar, ancak vahiyle bilinebilecek gayb haberlerindendir.

وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُون أَقْلاَمَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ “Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak?” diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin.”

Denildi ki: Bir teberrük olarak, kendisiyle Tevrat yazdıkları kalemleriyle kur’a çektiler.

Ayette “Sen onların yanında değildin” şeklinde bir üslûb kullanılması, Kur’anın vahiy olduğunu inkâr edenlere karşı tehekküm (ince bir alay) üslûbuyla bunu anlatmaktadır.

Çünkü olayları bilmenin yolu,

-Ya bizzat görmek (müşahede-gözlem),

-Veya bunu duymaktır.

Hz. Peygamberin bunu işitme yoluyla bilmediği onlar nezdinde de malumdur, şüphesizdir. Böyle olunca geriye ancak diğer ihtimal, yani bizzat görmek kalır, bunu da aklı başında hiçbir insan iddia edemez.

وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ “(Bu hususta) tartışırlarken de yanlarında değildin.”

Nisan 8th, 2019